22 Nisan 2014 Salı

Doktora Yapmak ya da Yapmamak (Akademik Günlük 2 :)

En son yüksek lisans mülakatlarında kalmıştık. Benim lisans ve yüksek lisansta alanım işletmeydi doktora da ise finansman anabilim dalında uzmanlaşmak istedim. Gerek lisede sayısalcı oluşum gerek yönetim alanının ülkemizde aile şirketlerinden dolayı yeterince gelişemeyeceğini düşündüğüm için bu alan daha cazip geldi bana. Bunla ilgili de henüz bir pişmanlık yaşamadım. Öncelikle doktora yaparken de yüksek lisansla aynı süreçlerden geçiyorsunuz, yani ALES, dil, başvurular vs. Burada istediğiniz her üniversiteye başvurmanızı tavsiye ediyorum, ne olursa olsun uğraşın ve hiçbir üniversiteyi gözünüzde büyütmeyin. En kötü ihtimal reddedilirsiniz, var mı daha ötesi :) Bazı üniversiteler Bahar ve Güz dönemi olmak üzere senede 2 kez alım yapıyor. Eğer okulunuz uzadıysa ara dönemde öğrenci alımı yapan üniversitelere de girebilirsiniz -ki bu büyük avantaj dönem kaybetmemek adına-. Benim şimdilik bu konuda söyleyeceklerim bu kadar. Derslerle ve ödevlerle ilgili bilgi alışverişi yapmak isterseniz seve seve yardımcı olurum.

3 Nisan 2014 Perşembe

İtalya da nerede kalınır? Ne yenir? Ne içilir? :) Gezi Notlarım Part 2 :)

Sienadan sonra Floransaya tekrar döndük ve yine trenle, Trene 8,6 euro verdik. Floransaya döndüğümüzde akşam olmuştu. İtalya nın güzelliği havanın geç kararması. Bizde bundan istifade Toskana bölgesini güzelce gezdik. Floransaya döndükten sonra hemen hemen her gece bir aktivitenin olduğu Signora Meydanına gittik. Sokak müzisyenleri vardı ve  yine hareketliydi. 
Floransa 'da 2 gün geçirdikten sonra ertesi gün Venediğe doğru yol aldık. Venedik'te kalacak yerler çok pahalı olduğu için buradaki pansiyon tercihimiz Venediğe tobüsle 15 dk uzaklıkta olan Mestre kasabasıydı. Çoğu kişinin burayı tercih ettiğini duymuştuk ve gidince de anladık ki çok doğru bir karar vermişiz.

Mestre de kaldığımız yer Hotel Ariston'du. Burdaki personel bize Venediğe nasıl gideceğimizi nerelerei gezmemiz gerektiğini hepsini anlattı. Haritayla birlikte yola çıktık. Otelin hemen önünden otobüs kalkıyordu ve 15 dk sonra Venedikteydik. Burada otobüsler belli bir yere kadar gidiyor zaten motorlu taşıtlara izin verilmediği için. Venedik gittiğimizde (11 temmuz) çok sıcak ve nemliydi. İtalya gezinizde yaz ise muhakkak şapka almalısınız ayrıca yaz kış farketmez şemsiyeyi de kesinlikle almalısınız. Biz söylenenlere kulak asmadığımız için İtalya da sürekli ıslandık, öyle biraz yağmur serpmesi de değil sırılsıklam olduk:) 
Venedik biraz karışık, kanallar, sokaklar birbirine geçmiş durumda. kaybolmamak mümkün değil demişlerdi gerçekten mümkün değil. Biraz harita yardımıyla biraz da iç güdülerimizle San Marco Meydanı'na ulaştık. Meydan da yine görkemli yapılar ve heykeller var. Burada her milletten insan var. Pekçok Türk le karşılaşmanızda olası.  Venedikte ulaşım deniz otobüsleri, deniz taksileri ve gondollarla sağlanıyor. Eğer vaktiniz varsa ve adaları da gezmek isterseniz 24 saat geçerli deniz otobüsü biletlerinden alabilirsiniz. Bizim o kadar çok vaktimiz olmadığı için ne yazık ki alamadık. Adalara uzaktan bakmakla yetindik. Venedikte oteller olduğu gibi yemeklerde pahalı. Restaurantlar hem sizden yemeğinize ek olarak servis ücreti hem de masa ücreti alıyorlar. Bunu neye göre belirlediklerini ise çözemedik. Venedikten bahsedipte Murano camlarından bahsetmeden geçmek olmaz. Murano camları bölgeye özgü Murano adasından çıkarılıp işlenmekte. Venedikte  her dükkanda rengarenk camdan yapılmış objeler mevcut. Ancak yine pahalı. Ucuz olanlarsa çin işi :( O yüzden satın alırken dikkat etmek gerek.




 Akşam yemeğinden sonra niyetimiz San Marco da müzisyenler eşliğinde eğlenmekti. Ancak yağmur buna izin vermedi. Aniden ve şiddetli biçimde yağmaya başlayınca sokaklar bir anda boşaldı ve bizde Mestre ye dönmek zorunda kaldık.
Biz Venedik için 1 gün ayırmıştık ve kesinlikle yetmedi. Size tavsiyem en az 2 gün orada zaman geçirmek. Venedik'ten sonra son durağımız olan Roma'ya tekrar döndük. Roma'ya dönüşte yine tren kullandık ancak bu kez baştan beri kullandığımız Trenitalia şirketinden değil Trenitalo dan biletlerimizi aldık. Ve çok memnun kaldık. Hem fiyat olarak daha uygun hem de inanılmaz konforlu ve sakin.
Roma 'da bu kez farklı bir pansiyonda kaldık çünkü ilk gün kaldığımız yerde yer yoktu. Bu sefer kaldığımız yer aşk çeşmesine ve ünlü ispanyol merdivenlerine daha yakındı. Via Nazionale üzerinde terminiye yürüme mesafesinde güzel bir yerdi. Çalışanlar müslüman olduğu için yeme içmede de sıkıntı ve herhangi bir tereddüt yaşamadık.


Özetle: 

İtalya'da nerede kalınır:

-Roma'da kalacaksanız, Albergo Marisa veya
-Floransa'da Casa Rovai
-Napoli'de Conte Cavour (3 kişilik oda kişi başı 25 Euro)
-Venedik'te, kesinlikle Mestre de ve Hotel Ariston (3 kişilik oda kişi başı 35 Euro)

bunlara alternatif çok yer vardır ama benim deneyimlediklerim bunlar olduğu için bunları yazdım.

Ne yenir, ne içilir? 

-Tabi ki makarna ancak mümkünse deniz ürünlü olmayanı
-Pizza ancak mümkünse Napoli de ve ince olanı
-Tiramisu ancak mümkünse kedi diliyle yapılmayan orjinal olanı (Alkol hassasiyeti olanlar varsa tiramisuya likör, rom vs konulabiliyor, dikkat)
-Tabi ki gelato yani dondurma :) (Dondurma çeşidi çok benim tavsiyem nutellalı, cappucinolu veya tiramisulu olan)
- içecek olarak su :) ancak aqua olanı diğeri asitli çünkü:)

Not: Domuz eti ya da yağı yememek için tamamen vejetaryen yemek tercihi yapabilirsiniz. Ayrıca aldığınız ürünlerin içindekiler kısmında "ham, maiale, pork" yazıp yazmadığına da dikkat etmelisiniz. Bizim Roma da ikinci kaldığımız yerdeki personel müslüman olduğu için orda rahat rahat kahvaltımızı yaptık size de tavsiye ederim.

İtalya Güncesi Part 1:) İtalya'da ne yapılır? Ne yenir, ne içilir?




İtalya ya gitmeye karar verdiniz ya da verme aşamasındasınız ya da yarın yola çıkacaksınız, hangisi bilmiyorum ama buraya geldiğinize göre İtalya'ya dair bir merak uyanmış içinizde. Öncelikle ben en baştan bahsetmek istiyorum yani gezi programımızı nasıl yaptığımızdan;
Biz italya ya 3 bayan gitmeye karar verdik, bunun için uçuş tarihimizden 2 ay önce istanbul-roma gidiş dönüş biletimizi 1000 TL ye thy den aldık. Kalacak yer konusunda pek çok alternatif vardı, otel, hostel vs. Biz oteller pahalı olduğu için hostellere de çok fazla güvenemediğimiz için bed and breakfast larda kalmaya karar verdik. Booking.com ve tatil.com dan şehir merkezine yakın işaretini tıklayarak çeşitli alternatifler belirledik. burda yine pek çok seçenek vardı bunlar içinden de fiyatı en düşük olanları ve puanı da yüksek olanları tercih ettik. temmuz döneminde gittiğimiz için her yer hemen hemen doluydu o yüzden erken rezervasyonda fayda var. Yolculuğumuzun ilk gününde Roma'da kaldık. Roma'da dikkat etmeniz gereken mümkünse Roma Termini ye yakın bir yerde kalmak. Çünkü burası hem merkeze hem de aşk çeşmesi ispanyol merdivenler vs yerlere yakın, Termini tren istasyonları metro istasyonlarından oluşan bir yer. O yüzden şehrin her yerine ulaşım burdan sağlanıyor, havaalanı da dahil.
1. gün Roma'ya gidiş, Biz Roma Fiumiccino Havaalanına indik. Havaalanından terminiye otobüsler var bizim havaş benzeri otobüsler ve fiyatları 5 Euro ya da 15 Euroya trenle gidebilirsiniz. Biz otobüsü tercih ettik. hem ucuz olduğu  hem de kısa bir şehir turu olduğu için hiçte pişman olmadık. Termini de indikten sonra kalacağımız yeri aramaya başladık hatta aradık demeyelim çünkü termininin hemen  karşı çaprazında 3-4 dk yürüme mesafesindeydi.



Tek kişilik odalar 50, çift kişilik oda kişi başı 35 euroydu. kahvaltı vardı (kruvasan, peynir, mısır gevreği, süt vs). bu otelin avantajı kahvaltısıydı ve terminiye çok yakın olmasıydı. gittiğimiz gün çok yorgun olduğumuz için dinlenmek istedik. akşam çıktığımızda terminin alt katındaki marketten meyve su vs alıp karnımızı doyurup odamıza yerleştik. ertesi gün napoliye gidecektik. dönüş uçağımızda burdan olduğu için Roma keşfimizi son günlere bırakmak istedik.
Napoliye trenle gittik. Yine terminiden... Biletinizi buy yourself yazan makinelerden alabilirsiniz. Burda size yardım etmek isteyen kişileri geri çevirin kesinlikle, çünkü bize yardım eden adam daha sonra hepimizden birer euro aldı ve gitti:) burda biletinizi aldıktan sonra dikkat etmeniz gereken bir husus daha var, aldığınız bileti kesinlikle ama kesinlikle onaylatmanız gerekiyor. Bunun içinde sarı ya da yeşil küçük bir makineyi bulmanız gerekiyor. Eğer onaylatmazsanız trende kontrolde 200 euro ceza yemeniz mümkün, başımıza gelmedi biz hep onaylattığımız için ama trende yanımızdaki kız paşa paşa ödedi.
Tren sistemi konusunda şöyle bir durum sözkonusu, İtalya'da tren biletleri eğer first class değilse açık uçlu. Yani bileti mesela yarın 12 treninden aldınız diyelim makineden. Ancak 12 trenini kaçırdınzı veya önce çıkmak istediniz. Kullanabiliyorsunuz. Bu bahsettiğim biletler koltuk numarası seçmediğiniz trenler için. Yani treni kaçırdım vs diye üzülmeyin bir sonrakine binebilirsiniz.
Diğer bir nokta da, mesela treniniz Napoli'ye saat 06.52 de diyelim. Siz hangi perondan bineceğinize bakıyorsunuz bu arada peron onlarda binary demek. Binary platformunuza baktınız 06.52'de napoli treni görünmüyor Floransa görünüyor. Çünkü floransa son durak ancak napoli ara durak. Buna da dikkat etmeniz gerekiyor. Yani her zaman gideceğiniz yer yazmayabiliyor, siz saate göre peronunuzu bulmalısınız. KArışık gibi ama ordayken bu dediklerimin kolaylığını anlayacaksınız.
Bir de trenden otobüse aktarma olabiliyor. Ona da dikkat etmeniz lazım, aktarma var mı yok mu diye.

Napoliye vardıktan sonra biz ilk treni kaçırdığımız için sonrakiyle gelmek zorunda kaldık, o yüzden gecikmeli indik. Napoliye gitme sebebimiz aslında sadece Pompeii ziyaretiydi. Pompeii ye gitmek için trenden indiğimiz istasyondan başka bir trene bindik. Valizlerimizi istasyonda emanet bagaj alan bir yere bıraktık. Pompeii açık hava müzesi gibi çok geniş bir alana yayılmış bir antik şehir. Bizim Efes harabelerinin kat be kat genişi. Buradaki taşlaşmış insanlar gerçekten ürkütücüydü. Pompeii için tvsiyem mutlaka şapka alınız yanınıza ve girişte soldan muhakkak Pompeii haritası alıp önemli yerleri işaretleyiniz. Çünkü alan çok geniş ve nereye gideceğinizi bilemiyorsunuz.
(kaynak: google görseller)

Efsanaye göre Pompeii de sapkınlık hat safhaya gelince Tanrı onları bu şekilde cezalandırmış, Vezüv yanardağının patlamasıyla halk olduğu yerde, o an ne durumdaysa o şekilde taşlaşmış. Gerçekten ürkütücü.
Pompeiiden yine trenle döndük ve otelimizi aramaya koyulduk. Napolide hırsızlık çok fazla ve Romaya göre gerçekten yollar tekin değildi. Burda kalacağımız yeri bulamadık ve ilk bulduğumuz pansiyona yerleştik. Napoliye gittiyseniz pizza yemeden dönmeyin çünkü İtalya gezim boyunca en güzelini ve en ucuzunu burda yedim. 3,5 euroya kağıt inceliğinde harika bir lezzetti. 
Napoliden sonra ilk durağımız Foggia idi. Foggia aslında görülecek bir şehir değil ama bizim işle ilgili bir durumumuz olduğu için gimek zorunda kaldık. Foggia italyanın güney doğusunda küçücük kasaba gibi bir yer. Burdaki insanlar inanılmaz sıcakkanlı ve yardımseverdi. İtalyadaki ilk makarna deneyimimizi burda yaşayalım dedik ancak balıklı istediğimiz makarna midyeli gelince hüsranla sonuçlandı. İtalya da balık yani fish die geçen menülerde deniz ürünlerinin tamamı var sadece balık yok maalesef. Foggia da gezilecek hiçbir yer yok işimizi hallettikten sonra dönüş için yine istasyona gittik. Şimdiki durağımız Floransaydı, Floransa, yaşlanmak istediğim şehir.... 

Floransa'da yine tren istasyonunda indik. İstasyondan taksiyle kalacağımız yere gittik. burada daha önce yer ayırttığımız http://www.casarovai.it/ de kaldık. floransa tüm italya şehirleri içinde en pahalı olanı. Kaldığımız yerde tek kişilik oda 80 euro çift kişilik oda kişi başı 45 euro verdik. Kahvaltı vardı ve odalar inanılmaz temizdi. Kaldığımız yer yine merkeze çok yakındı. Burası eski bir saray binası olduğu için sarayda kalmanında tadına varmış olduk böylece:) 
kaldığımız yer meşhur Duomo Katedraline 10dk lık mesafedeydi, ve diğer bütün müzeler yakındı. FLoransa zaten küçük bir şehir. Biz ilk gün bindiğimiz taksi dışında her yere yürüyerek  gittik. Floransa ya gittiyseniz muhakkak Toskana derisinden yapılmış bir çanta veya bir defter, bileklik vs almalısınız. Fiyatlar çok uçuk değil ve çok güzel modeller var. 
Floransa da kalacak yer de olduğu gibi yemeklerde biraz pahalı. Biz bir tabak salataya 9.5 euro verdik ve hiç güzel değildi. Oraya gitmişken muhakkak ama muhakkak Ponte Vecchio yu yani Eski Köprü yü görmelisiniz. Eskiden burada kasaplar varken o dönem ki prensin emriyle kuyumcularla dolu bir sürü dükkan var burda. Her yer ışıl ışıl, insanlar capcanlı. Bu köprü Arno Nehrinin üzerine kurulmuş ve 2. Dünya savaşını atlatmış. 

(Kaynak: Ben:))
Kuyumcularda gösterişli altınların yanında Cameo takılar da ön planda. Bazı kuyumcular fotoğrafınızı verdiğiniz taktirde sizin bile profilinizden cameo yapabiliyor. Çok güzel takılar mevcut. fiyatlarsa ateş pahası ne yazık ki:( 
   

Floransa da ilk gün şehri keşfetmekle geçti, ünlü Signora Meydanı nı, Accademia Gallery'i görmelisiniz. Floransa çok etkileyici, sokaklar, binalar, insanlar, bu şehrin kokusu bambaşkaydı. Tüm kirli italya şehirlerine inat burda bir elitlik ve temizlik söz konusu kesinlikle. Floransa  gezimizin 2. gününü Pisa ve Sienaya ayırdık. Pisa kulesine gitmek için yine trene bindik ve kişi başı 7,9 euroya pisaya gittik. pisada istasyondan pisa kulesine gtmek için şehir içi otobüs kullandık. Tren istasyonun tam karşısında 2 numaralı sarı hattı yanlış hatırlamıyorsam. Zaten otobüs turist dolu olduğu için anlayacaksınız. Pisa kulesinin girişinde ve içeride bir sürü seyyar satıcı var. eğer küçük hediyelik eşya alacaksanız buralar doğru adres, anahtarlık, magnet ve minyatür pisalar inanılmaz ucuz. turistik olmasına rağmen İtalyadaki en ucuz hediyelik eşyaları buradan aldık. Pisa kulesi çoğu kişi için gitmeye değer bir yer olmasa da ben sevdim ve gidilmesini tavsiye ederim. burada klasik pisa duruşu için insanların girdikleri şekiller gerçekten komikti.

(kaynak: ben:))
bu ve bunun gibi pek çok fotoğraf karesi :)

Pisa dan sonra yine trenle sienaya gittik. Sienaya gidişimiz biraz rötarlı oldu. Tren yolda 1,5 saat bekleme yaptı ve biz geciktik. Sienaya Floransanın küçüğü diyebiliriz. Siena da tren istasyonundan merkeze gitmek için otobüse bindik. 10 numaralı otobüs yarım saatte bir geçiyor ve sizi meydana yakın bir yerde bırakıyor. Burda da yine Duomo yu ziyaret etmelisiniz. Siena inanılmaz büyüleyici bir yer, dar sokakların sonundan ne çıkacağını kestiremiyorsunuz. Siena ya gitmişken Piazza del Campoyu görmeden olmaz. burada yılın belli günlerinde at yarışları düzenleniyormuş biz gittiğimizde geçmişti ama fotoğrafları sokaklarda gördük ve daha önce gitmediğimize pişman olduk. 
(kaynak: http://isik5.deviantart.com)



Siena daki bu meydanın Hz.Meryemin pelerininden ilham alınarak yapıldığı söylenir. meydanın etrafında cafeler restaurantlar var ancak Siena oturmak için değil gezmek için gelinmiş bir yer.

Akademik Günlük- 1

Gezi günlüklerime ara vererek biraz da akademik hayattan bahsetmek istiyorum. Öncelikle benim de lisanstayken çok merak ettiğim ancak kime soracağımı bilemediğim çeşitli sorularla başlayalım.

1- Yüksek lisansa başlamak için ne yapmalıyım?


- Yüksek lisansa başlayabilmek için her okulun kendine göre şartları bulunabilir. Ancak temel şart yani olmazsa olmaz şart ALES'tir. Ales temel matematik ve türkçe bilgisine dayanan sözel ve sayısal mantık sorularının da yer aldığı bir sınavdır. Bu sınav Mayıs ve Ekim dönemi olmak üzere senede 2 kez yapılır ve 3 yıl geçerlidir. Yani ALES'e girmek için üniversiteyi bitirmenize gerek yoktur. Kendinizi denemek maksadıyla 2. veya 3. sınıftayken de ALES e girebilir ve okul bitince de aldığınız puanı kullanabilirsiniz.


- Yüksek lisans için Boğaziçi, ODTÜ, İstanbul Üniv. gibi üniversiteler dil şartı istemektedir. Ancak anadoludaki üniversiteler de böyle bir şart bulunmamaktadır. Yüksek lisans için okullar haziran ve eylül ayları arasında ilanlara çıkmaktadır ve bu ilanlarda adaylardan aradıkları nitelikleri belirtirler. Bu ilanları takip etmek için şu adrese sık sık bakabilirsiniz.. Yüksek lisans ve doktora ilanları Bazı üniversiteler ise ara dönemde yani Bahar Dönemi nde de ilan açabilir, bunun için de aralık-ocak dönemi gibi verdiğim adrese bakabilirsiniz.


-Doğru bilinen doğruluk payı da olan yanlışlardan biri de yüksek lisans için ortalama şartıdır. Yüksek lisans için çoğu okulun(Boğaziçi, ODTÜ gibi üst düzey okulları kastetmiyorum) minimum ortalama şartı 2.00 veya 2.50 tur. Yani ortalamanız düşükse bile yüksek lisans yapabilirsiniz. Ancak ales ve mülakatınızın iyi geçmesi şartıyla.


-Yüksek lisansa başlama sürecinde öncelikle ALES e girdiniz, daha sonra eğer dil isteyen bir okula başvuracaksanız YDS ye girdiniz ve ortalamanızda 2.00 nin üzerinde peki şimdi ne yapacaksınız? Şimdi başvuracağınız okulun ilanında istenen belgeleri toparlayacaksınız (Kimlik fotokopisi, ales belgesi, diploma fotokopisi vs. ) ve bu belgeleri okula göndereceksiniz. (Bazı okullar elden yani şahsi başvuru ister, dikkat!)

Siz belgeleri gönderdikten sonra tüm başvurular değerlendirilerek bir sıralama oluşturulacak. Sizin ales puanınıza, ortalamanıza ve varsa dil puanınıza göre.
Bu sıralama önemli. Çünkü bazı üniversiteler hiç mülakata gerek kalmadan (Anadolu Üniv. İşletme-İktisat Bölümü için konuşursak) mesela ilk 10 daki adayları yüksek lisansa kabul ederken bazı üniversiteler mülakatta yapıyor. Mülakat olursa mesela %40 ales, %30 ortalama % 20 mülakat puanı gibi bir değerlendirme ölçütü belirtebiliyorlar. Bu da yine o okula göre belirleniyor.

2. Peki yüksek lisans mülakatında ne soruluyor?


Ben kendi deneyimlerimden örnek verecek olursam (alanım işletme) bize işletmeyle ilgili temel kavramları sormuşlardı. Mesela Pazarlamanın 5P si nedir, envanter nedir, bilanço nedir, gibi. Ancak bazı arkadaşlarımıza adın soyadın ne neden yüksek lisans gibi kişisel sorular da sorulabiliyor. Burda dikkat edilmesi gereken temel nokta, hocaların "neden yüksek lisans" sorusuna vereceğiniz cevap. Onları gerçekten akademik kariyer istediğinize inandırmanız gerekiyor. Yani maaşım yükselsin diye, terfi etmek için, askerliği ertelemek için, biraz daha öğrencilik keyfi sürmek için vs gibi realist cevaplar vermekten kaçınınız efendim :)  hatta çalışıyorsanız bile bunu gizleyebilirsiniz. Çünkü hiç bir hoca başka yerde çalışan birini yüksek lisans öğrencisi olarak almak istemiyor, verimi düşecek vs sebeplerden dolayı.


3-Tezli yüksek lisansla tezsiz yüksek lisans farkı?


Bu soru önemli bir soru. Çünkü tez yazmak insanın hayatını ciddi anlamda karartan ve yüksek lisansın 1 yıl uzamasına sebep veren bir olay. Burada tezli mi tezsiz mi kararını verirken  neden yüksek lisans yaptığınızı düşünmeniz gerekiyor. eğer akademik kariyer için yüksek lisans yapıyorsanız muhakkak tezli yapmalısınız ancak az önce saydığım sebepler sözkonusuysa yani terfi, askerlik vs yani yüksek lisansı bitirip okul hayatını noktalama düşüncesindeyseniz o zaman tabi ki tezsiz yapmanız daha makul.

Rüya şehir Saraybosna güncesi

Bosna Hersek....

Acıların, üzüntülerin, kederlerin baş şehri...


Bosna Hersek'e gitmeye karar verdiniz ve neler yapılır, ne yenir ne içilir merak ediyorsunuz. Öncelikle şunu söylemeliyim ki Bosna Hersek'e gitme kararı çok isabetli bir karar, herkes hayatında 1 kere görmeli oraları. Hem yüreğinize dokunan hem de doğasıyla bu kadar güzel olan başka bir yer yok çünkü, valla bak bence yok :)


Var dersen sana Mostar'ın şu görüntüsünü gösterebilirim.






(fotoğrafları instagramdan yüklediğim için kare şeklinde biçimsiz oluyor, affola:))


Biz Bosna Hersek e yani Saraybosna'ya pegasus ile istanbul dan uçtuk. Aslında kongre için gitmiştik ama harika bir tatil planına döndü. Ve geri döndüğümüzde ağzımızda nefis tatlar bıraktı.
Bosnahersek türklere vize uygulamayan bir Avrupa ülkesi ve İstanbul dan uçakla 1,5-2 saat kadar sürüyor. Yani hem çok yakın hem vizesiz hem de pegasus sık sık promosyon yapıyor biletlerde. Bir haftasonu değerlendirmek için süper fikir. yani #atlayıpgitsem dediğiniz bir yer olabilir :)  
Biz Saraybosna da kalmak için yine bir pansiyon tercih ettik. Burayı tripadvisor dan ayırttık ve çokta memnun kaldık. Kaldığımız yer çarşıya çok yakın ve çok uygundu. Biz bir arkadaşımla beraber kaldık ve 3 geceliğine 85 euro verdik. Bayanların kalması açısından da güvenilir bir yerdi. Rezervasyonları gitmeden hallettik ve havaalanından taksiyle doğrudan oraya geçtik. Eğer siz de orada kalmak isterseniz Tower House adresine bakabilirsiniz. Personelde çok güler yüzlüydü. Çarşıya yürüyerek 10 dakika mesafede bir yer.  Gezimizin ilk gününü başçarşıda geçirdik. Burası size hiç yabancı gelmeyecek çünkü bakırcılar, cafeler, nargilecilerden oluşan mekanlar var. Burada gezerken sanki bizim şehirlerimizden birinde olduğunuz izlenimine kapılacaksınız. Bosna'da sizin Türk olduğunuzu öğrenince insanlar hemen gülümseyecek ve türkçe birşeyler söylemeye çalışacak, alışın buna:) Burası bir Türk toprağı aslında, bugün de hala pek çok Türk yaşıyor. Bu sebeple de hiç yabancılık çekmiyorsunuz. Diğer hiç bir Avrupa ülkesinde olmayan bir türk sevgisi hissedeceksiniz burada, öyle ki Mostar'da mesela müzeler türklere  ücretsizdi diğer yabancılardan para alınıyordu. Ne büyük gurur :)  Başçarşıda neler yapabileceğinize gelirsek, öncelikle muhakkak burek (börek) yemelisiniz. Bizim kıymalı kol böreğinin üzeri yoğurtlu hali, leziz yapıyorlar ve fiyatlar da çok ucuz. Yani porsiyonu yanlış hatırlamıyorsam 4-5 TL ye geliyor ve inanılmaz doyurucu. Bunun yanında muhakkak yenmesi gereken diğer bir tat tabi ki Cevapcici. Nasıl bir şey derseniz, bildiğimiz köftenin aynısı ama tadı çok lezzetli ve yine fiyatları oldukça makul.

Saraybosna'nın tarihi ile ilgili kısa bir bilgi vermek gerekirse; bildiğiniz gibi sırplar 1992 yılından 1995 yılına kadar 3 yıl boyunca şehri kuşatmışlar ve pek çok insanın ölümüne sebep olmuşlar. 12-13 yaşında erkek cocukları savaşa giderek canlarını feda etmişler, zaten şehirde dolaşırken erkek nüfus azlığı dikkatinizi çekecek. Biz önce anlam verememiştik ama sonra çözdük durumu.
Sırplar o kadar aşağılık yöntemlerle insanları öldürmüşler ki. Aklınız almıyor. Biz oradayken Srebrenitza müzesine gittik. Çok acı çekiyorsunuz ama mutlaka görülmesi gereken bir yer. İşte orada savaşın gerçek görüntülerini gösteren video ve fotoğraflar var. İnsanın kanı donuyor tam anlamıyla. Mesela Srebrenitza katliamının ne demek olduğunu bilmiyordum ben orada öğrendim.

 Srebrenitza savaş sırasında Birleşmiş Milletler'in güvenli bölge ilan ettiği yerlerden biri. Ve doğal olarak insanlar oraya yerleşerek canlarını koruduklarını düşünüyorlar. Binlerce insan oraya gitmek için çırpınıyor ve sonunda bir kısmı yerleşiyor. İşte bir gece Sırplar bu bölgeye saldırıyor ve 25 bin mülteci burada can veriyor. Kimine tecavüz, kimine işkence. İnsanlık dışı yöntemler uygulanıyor. Bu müzede burada kalan izlere ait çeşitli fotoğraflar mevcuttu. 



 Daha pek çok fotoğraf vardı ama ben silmişim galiba.

Biz Bosna gezimizin 2. gününü Mostar'a ayırdık. Mostar a gitmek için otobüs ve tren var. Tren sabah 6 da gidip akşam üstü 6 da dönüyor. Biz sabah 6 da uyanamayacağımızı düşünerek otobüsle gitmeye karar verdik. Otobüs terminaline gitmek için kaldığımız yerden yürüdük ve yine çok yakındı. Bu arada Bosna da taksilerin de çok ucuz olduğunu belirtmeden geçmeyeyim. Otobüs yolculuğu Mostar ın dar yollarından geçerken bizi biraz ürkütse de o güzelliği görünce her şeyi bir anda unutuverdik. biz gittiğimizde ağustos ayıydı ve hava oldukça sıcaktı. Bu yüzden gezmekte biraz zorlandık. Mostar Köprüsü savaş döneminde sırplar tarafından yıkılmış ve daha sonra aslına uygun şekilde Türklerin de desteğiyle yeniden kurulmuş.   Bunları hep müzedeki videoda izledik:) 
Geçmişte evlilik çağına gelen erkekler ne kadar cesur olduklarını göstermek için Mostar Köprüsü'nden atlarlarmış. Ancak biz gittiğimizde turistlerden para toplamak için atlayan gençler mevcuttu. 

Mostar ın orada pek çok hediyelik eşya satılıyor vee 1-2 tl gibi fiyatlara ben magnetten, kalemliğe, kar küresine pek çok şey aldım buradan. Size de tavsiye ederim çünkü Başçarşıdakinden daha ucuz herşey burada.  

Saraybosna'nın tarih açısından da önemi çok büyük. Çünkü 1. Dünya Savaşı burada Latin köprüsünde başlamış. Aşağıda görünüyor bir kısmı köprünün. Sırp bir milliyetçi Avusturya Dükünü bu köprü üzerinde öldürmüş ve böylece Savaş patlak vermiş. 


Latin Köprüsü Başçarşı ya çok yakın. Zaten Bosna da her yer yürüme mesafesinde. Bosna da görülmesi gereken yerlerden biri de Sönmeyen Ateş Anıtı. Burası da yine Başçarşıya yürüme mesafesinde.

(Kaynak: Google görseller)

Bu anıt 2. Dünya Savaşı sırasında ölenlerin anısına yapılmış, içinde yanan ateşin hiç sönmediği söyleniyor.


Bosna da yapılacaklar listesinin en önemlisi kesinlikle Bosna kahvesi içmek. Türk kahvesine benzeyen ama öğütülürken dibek kullanılan enfes bir kahve. İçimi de yapılışı kadar özel. Kahvenin sunumu aşağıda gördüğünüz şekilde yapılıyor.





Bosna da kahve içerken bile seramoni söz konusu. Mesela fincanları özellikle kulpsuz. kulplu fincanları tutarken elleri Sırp işareti şeklini aldığı için böyle tercih etmişler. (Sırp işareti için bkz. 




Bosna da hilalin anlamı büyük. Fincanda kulp olmadığı için fincanı tutarken elleri hilal şeklini alıyor. Fincanın dibinde de yine hilal var çünkü son yudumlarını da yine hilalle sonlandırmak istiyorlar. Ne derin düşünce...

Ben de yazımı sizleri güzel Bosna'nın güzel kahvesini tatmaya davet ederek sonlandırıyorum pek sevgili ve sabırlı okuyucularım :)